kimin yaptığını bilmiyorum ama benim gibi küçük evlerde oturanlar için çok büyük bir tasarım! tablo gibi koltuğun üstüne asar, alttan üfleyerek kuruturum çamaşırlarımı.
Kesin Japondur. Ben bir Japon evi görmüştüm bir programda. 20 metrekarelik bir mekan. Yatak yukarı kaldırılıp duvara kapatılıyor. Evde oturan adam "Burası yine bayağı geniş sayılır ben çocukken üç kardeş böyle daracık bir evde büyüdük, ben en küçük çocuktum, koridorda yatıyordum" diyordu.
Zaten dünyada x+1 diye artı 1, yani ayrıca salonun sayıldığı, sonra "oturma odası", "misafir odası" diye odalara özel adlar takıldığı, yetmedi bir de antre diye bir giriş-çıkış seremonisi ortamının ayrı bir odaya dönüştürüldüğü ev modeli bir tek bizde kaldı. Evler genelde yatak odası sayısıyla ölçülüyor. İnsanlar evde kaç kişi yatacaksa o kadar yatak odası olan bir evde yaşıyorlar. Hatta olay şöyle gelişiyor. Bekarken studio apartment'ta kalıyor, evlenince 1BR yani tek yatak odalı bir eve taşınıyorlar. Bir çocukları olunca, 2BR yani iki yatak odalı eve, ikinci çocukla birlikte 3BR'a taşınıyorlar. Sonra çocuklar büyüyor, üniversiteye gidiyorlar. Bu sefer odaları ya birilerine kiraya veriyorlar, ya da tekrar daha az odalı evlere geçiyorlar. Tabii bu sırada, mortgage'ları da, oda sayısı ve artan gelirlerine paralel olarak yanlarında gidiyor. Hatta bu akışın bir adı bile var: property ladder.
Öf ya, yine durumdan vazife çıkarttım, halbuki şunu yazıp çıkıcaktım:
Valla biz şu anda 140 metrekare, çift banyolu, dört balkonlu bir eve sığamıyoruz, baharda şööle 4+2 bir eve taşınmayı düşünüyoruz, ya da olmadı kendime bir daire tutup ofis yapıcam, evde çoluk çocuk sesleri tavan yapınca kaçıp kafayı dinlicem!!!
5 yorum:
Kesin Japondur. Ben bir Japon evi görmüştüm bir programda. 20 metrekarelik bir mekan. Yatak yukarı kaldırılıp duvara kapatılıyor. Evde oturan adam "Burası yine bayağı geniş sayılır ben çocukken üç kardeş böyle daracık bir evde büyüdük, ben en küçük çocuktum, koridorda yatıyordum" diyordu.
biz epey bi lüks yaşıyoruz Türkler olarak, değil mi?
vay be...bence de japondur, boyle fikirler hep onlardan cikiyor:)zaten hafif origami esintisi de var.
Zaten dünyada x+1 diye artı 1, yani ayrıca salonun sayıldığı, sonra "oturma odası", "misafir odası" diye odalara özel adlar takıldığı, yetmedi bir de antre diye bir giriş-çıkış seremonisi ortamının ayrı bir odaya dönüştürüldüğü ev modeli bir tek bizde kaldı. Evler genelde yatak odası sayısıyla ölçülüyor. İnsanlar evde kaç kişi yatacaksa o kadar yatak odası olan bir evde yaşıyorlar. Hatta olay şöyle gelişiyor. Bekarken studio apartment'ta kalıyor, evlenince 1BR yani tek yatak odalı bir eve taşınıyorlar. Bir çocukları olunca, 2BR yani iki yatak odalı eve, ikinci çocukla birlikte 3BR'a taşınıyorlar. Sonra çocuklar büyüyor, üniversiteye gidiyorlar. Bu sefer odaları ya birilerine kiraya veriyorlar, ya da tekrar daha az odalı evlere geçiyorlar. Tabii bu sırada, mortgage'ları da, oda sayısı ve artan gelirlerine paralel olarak yanlarında gidiyor. Hatta bu akışın bir adı bile var: property ladder.
Öf ya, yine durumdan vazife çıkarttım, halbuki şunu yazıp çıkıcaktım:
Valla biz şu anda 140 metrekare, çift banyolu, dört balkonlu bir eve sığamıyoruz, baharda şööle 4+2 bir eve taşınmayı düşünüyoruz, ya da olmadı kendime bir daire tutup ofis yapıcam, evde çoluk çocuk sesleri tavan yapınca kaçıp kafayı dinlicem!!!
veee coskun hürsel yine bilimsel gerçeklerle karşımızda! tatatataaaan! :)
bunun da sonu yok gibi. daha büyük bir ev istemenin yani... dikkatli olun derim.
Yorum Gönder