Sayfalar

26 Eylül 2010 Pazar

kocama kızmam, sevgilisini yolarım!

Geçen akşam yeni başlayan dizilerden "öyle bir geçer zaman ki"yi izliyorum. kadın aldatıldığını öğreniyor. çok ağır bir psikoloji. son derece haklı durumda ve büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. adamı paralasa yeri var. ancak ilk sinir krizi dalgasını atlattıktan sonra başlıyor kocasının sevgilisine saydırmaya.
son zamanlarda sıkça gözlemlediğim bir konu bu. bazı hemcinslerimin aldatılma konusuna bakışı enteresan. böyle bir durumda ilk muhatap sevgilindir, değil mi? yok, bu kadınlar için ilk muhatap sevgilisinin sevgilisi. hakaretler, yerli yersiz aşağılamalar ve illa ki o kadını kötü belleme ve belletmeye çalışma çabaları.
biri kavgaya hazırlanan, diğeri savaşı kazandığının zaten farkında iki kadın
bir kadın kiminle aldatıldığını merak eder. ister istemez kendini o kadınla kıyaslar. erkeğinin kendinde neyi bulamayıp, onda ne bulduğunu çözmeye çalışır. içten içe kötü olmalarını da ister. bunların hepsini anlıyorum. ancak erkeklerden daha duygusal olmamız, mantıksız olmamızı, tamamen hislerimizle hareket etmemizi ve diğer donanımlarımızı hiç kullanmamamızı, tüm bunların neticesinde sinir hastası olmamızı gerektirmiyor. bu tip ilkel kadınlara sesleniyorum: aklınızı başınıza toplayın! gerçeklerle yüzleşin. sevilmiyorsunuz. hayır sevgili kocanız yoldan çıkarılmadı. yoldan çıkmaya zaten gönüllüymüş. diğer kadına hakaret etmek, küfür etmek içinizdeki hırsı dindirmeyecek ve diğer kadını da acıtmayacak. adam da senin bu acizliğinden ve çirkinliğinden kaçıyor olabilir. bu durum sana sadece puan kaybettirir, bilesin.

13 Eylül 2010 Pazartesi

bir tatlı huzur vermeye geldim. kim ister?

ilk gece kesinlikle güneşin doğuşu kumsaldan seyredilecekti.

yaş dönümü diye birşey varmış. 30-35 gibi bazı alışkanlıkları hatta çok karakteristik özellikleri değişiyormuş insanın. nedeni de bu yaşlar itibariyle yükselen burcun daha baskınlaşmaya başlamasıymış. benim burcum terazi. yükselenim de terazi. dolayısıyla hiçbir değişiklik yaşamamam gerekiyor aslında. ancak bazı değişimler seziyorum kendimde. ben tatile 1 hafta öncesinden hazırlanmaya başlardım normalde. valiz, odanın köşesinde açık durur, aklıma geldikçe birşeyler atardım içine. bir yandan da "alınacaklar listesi" yapardım. sürekli çantamda olurdu ve aklıma geldikçe yazardım. son gün valizi kapatmadan önce bir kontrol ve herşeyim yanımda, eksiksiz çıkardım yola.
Bu kez Pazar günü çıkacağımız tatile o gün manisini yaşayan  manik-depresif tatil partnerim sayesinde cumartesi akşamı çıktık. 4 kişinin evimi basmasıyla biri havlu koydu sırt çantama, bir diğeri bikini, ben ne kadar uyumlu olduğuna bile bakamadan birkaç tayt, tshirt ve penye elbise. tabii böyle sakin sakin anlattığıma bakmayın. 2 ayak 1 pabuç durumlarından ötürü corladım bir. ama içim rahat. nasılsa salaş, sarhoş, ıssız bir tatil tasarlıyorum. aslında tasarlamıyorum bile. hiçbir beklentim yok. yeyip içip yatmak, 2 yıldır tatil yapmayan şu bedeni tertemiz sulara bırakmak istiyordum. (bknz. sabahı bekleyemeyen denize susamış beden)
döndüğümde şöyle bir düşündüm de top3 tatillerimden birini yaşadığıma kanaat getirdim. aslında fotoroman yapmak istiyordum biliyorsunuz. ancak fotoğraf makinamı unuttuğum için az fotolu çok maddeli postumla tatilimizle ilgili duygu ve düşüncelerimi özetliyorum.
- yüksek ahşap lambri tavanlı romantik bir evde kaldık. ancak geceleri farelerin kemirme seslerinin geldiği zamanlar oldu. vileda sopasıyla tıklatıp kovduk.
- ergenlik yıllarımdan sonra ilk defa 50kg oldum ve bu ilk "yattığımda bikini arasında aralık kalmayacak ve organ görünmeyecek kadar göbekli tatilim" olarak tarihime geçti.
- kılım çıktı, tüyüm çıktı, vay efendim bu bunun altına olmadı gibi dertlerin olmadığı ilk tatildi. bknz. fotolardaki kıyafetlerin uyumsuzluğu. birkaç parça eşya ile kafanın ne kadar rahat olabileceğini gördüm.
- "yağmur yağacak" diye bağıran hava durumu spikerlerine inat 1 hafta boyunca "güneşe jeton atmak" suretiylen şemsiyesiz, terlemeden ve üşümeden sere serpe güneşlenebildik.
- sörf yapamasam da yapmanın ne kadar muhteşem bir duygu olduğunu ve yapanın ne kadar seksi göründüğünü keşfettim.
- hayatımın en ucuz tatilini yapmış olmam bir kez daha bana gösterdi ki, keyif insanı olmak eşit değildir zengin olmaya.
- yürümeyi yeni öğrenmiş olan sahildeki bebek, yatmakta olan benim yanıma gelip dokunmaya başlayınca kucağıma aldım. yine minik eller bikinimin üstünü indirmeye doğru koyuldu. göğüslerim büyük ya da dikkat çekici değildir. sanırım bebeklerden önce uygun profilli baba adaylarını çekmem lazım.
- bir gece ışıklarını takip ederek bulduğumuz sahil beldesinin reina'sında (içerisi amele dolu olan şık bir kulüp) "lütfen sessiz olun" uyarısı aldık. "pardon burası gece kulübü değil mi? eğlenmeye gelmiştik biz!"
- "rahatlama tatili olsun" dedik ya, doğada olduğumuz için herkes istediği gibi geyirebildi ve osurabildi. ve en küçük bedenli olan bendenizden çıkan seslere kimseler inanamadı.
- Demir Amca gibi keyifli bir akademisyenle, Çiko Teyze gibi tavuğun bile konservesini yapacak kadar yeni şeyler deneyebilen, marifetli bir Japon'la ouzo içtik. Evlerinden güneşin batışını izledik. Erkeklerimizin yakamadığı ateşi yaktı Çiko Teyze, takdir ettik.
- Susan Miller'in verdiği romantik günler ve işle ilgili güzel haberlerin geleceği günler takvimi çatır çatış işliyor. benim için az romantizmli olmasa da "verimli seks geceleri" diye yorumluyorum suzan teyze'min yazdıklarını.
- arkalimle(bundan sonra kendisinden "arkalim" olarak bahsedeceğim. sevgilim-arkadaşım canım ciğerim) bomboş kumsalda kayık içinde romance yaşadık, şükrettik ve yine şükrettik. 
- yeni projeler geliştirdik.
- iphone'a alışma turları attım arkalim'in telefonundan ve kendisine ısındım.
- arefe günü okeyi gelen büyük projem sevincime sevinç kattı. sahilde harman dalı teptim.
- işimle ilgili pek çok şeyi hatırlamıyorum. dahili numaraları bile unutmuşum.
- yarın bütün borçlarımı kapatıyorum. kıyı göründü sanırım.
2 yıldır deniz görmemiş beden sabahı bekleyemezken
- tatilde başladığım yapılacaklar listemi tamamladım. bugün ilk tiki attım. hayırlısı.  
- tatilin bitmesinin içime koyduğu hüznü, köyde yolumu gözleyenlerin olması azalttı bir parça.
- kararında güneşlenmeyle göz rengimi ortaya çıkartacak bronzlukta döndüğüm için mutluyum.
bir de buraları ve sizleri çok özledim.

kıyafetlerin uyumsuzluğuna dikkat! bir de suyu görünce ne yapacağını bilemeyen içindeki bedene.
hoş buldum.

3 Eylül 2010 Cuma

gidiyorum bütün aşklar yüreğimdeeeee, bir kendim, bir ben

Aylardır durgun sular gibi duran ben haldır haldır koşturuyorum. Bazı mailleri yanıtlamaya fırsatım olacak mı bilemiyorum. Bu sebeple maddeli post yaparak huzurlarınızdan ayrılıyorum.
- bir hafta sakin sessiz bir tatil yapmak üzere ortalardan kayboluyorum. proje büyük olunca bir müşteriye cebimi verdim. inşallah pişman olmam, bir taraftan da Allah yüzümü kara çıkartmasın.
- bir haftadır koştura koştura yaptığım görüşmelerden gelecek haberleri sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
- kafamda bu kadar iş varken aylardır hayalini kurduğum sakin, sessiz, sarhoş, ne giyeceğini bile düşünmeyecek kadar salaş tatilimi ne kadar gerçekleştirebileceğim, bilemiyorum.
- haftalardır aşklar olmasa da, doğru düzgün gazete bile okuyamamanın, tivitırdan kimseleri takip edememenin acısı var yüreğimde. dönünce bu gidişata son vermeyi düşünüyorum.
- bugün icra memuruyla Turkcell İletişim Merkezi'ne benim meşhur telefonun parasını almaya gittik. İcra memurluğu ne güzel şeymiş öyle! elpençe divan olup 1002 Türk Lirası 45 kuruşu cart diye çıkartıp verdiler memura. Pazartesi'den itibaren gidip Kadıköy 5. İcra Dairesi'nden kimliğimi gösterip alabilecekmişim. Para elime geçmeden inanmam.
- dönünce fotoromanlı bir post yapmak istiyorum.
- hee bir de referanduma döneceğim ama geyiğinden çok sıkıldım!
iyi ve hoşça kalın!
öptüm byee
Gossip Girl
şaka şaka:))