Sayfalar

25 Temmuz 2011 Pazartesi

karanlığa dönmek

aslında yazmak ya da konuşmak istiyorum. ama kendime sorularım artacağı için belki de vazgeçip yürüyorum. insanlar ölüyor, öldürülüyor, borsada kötü şeyler oluyor, birileri içimize işlerin ve ülkenin iyiye gitmeyeceği tohumlarını ekiyor. biz de kaygılarımızla suluyoruz bu tohumları. başımıza gelen kötü şeyleri hatırlayıp, önlemler almaya çalışıyoruz hayata karşı. neden? daha az üzülelim diye. işe yarıyor mu? gerçekten bilmiyorum.

hiç güzel şey olmuyor mu? bazen. güzel insanlar tanıyorum. usulca hayatıma giriyorlar. sabah lokum gibi uyuyan sokak kedisini görünce mutlu oluyorum. işte boş kalmayınca oyalanıyor, günü daha çabuk geçiriyorum. uzun zamandır görmediğim insanları arayıp 'ver elini diyorum, hadi gel barışalım' kimi geliyor, kimi gurur perdesinin ardından bik bik yapıyor. gelene alışıyorum, sonra yatağın sol yanı boş uyanıyorum. akşam eve gidip her zamanki gibi karanlığıma, sessizliğime dönmek istiyorum.

"Back To Black"
He left no time to regret

Kept his dick wet

With his same old safe bet

Me and my head high

And my tears dry

Get on without my guy

You went back to what you knew

So far removed from all that we went through

And I tread a troubled track

My odds are stacked

I'll go back to black



We only said good-bye with words

I died a hundred times

You go back to her

And I go back to.....



I go back to us



I love you much

It's not enough

You love blow and I love puff

And life is like a pipe

And I'm a tiny penny rolling up the walls inside



We only said goodbye with words

I died a hundred times

You go back to her

And I go back to



Black, black, black, black, black, black, black,

I go back to

I go back to



We only said good-bye with words

I died a hundred times

You go back to her

And I go back to



We only said good-bye with words

I died a hundred times

You go back to her

And I go back to black



bu kadar sevebilen insan güzel insandır. çok güzel bir ruh halinde kapatmıştır gözlerini umarım. zaten daha da ne yaşayacak ki? bak biz giden sevgilinin ardından hala back to black dinliyoruz. başka da kayda değer birşey yok bu tarafta.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

It's not a beer belly. yes, I am a pregnant!

biraz heyecan olsun, vay 'magnet hamile mi!' etkisi yaratsın diye böyle bir başlık çakayım dedim. heyecan yapmayın. hamile değilim. ama hamilelik heyecanlı bir konu, di mi? içinde kımıl kımıl birşeyin büyüdüğünü hissetmek falan. yavrusunu yalayan kedi gördüğü zaman bile hislenen bir insan olarak hamileliğin ne olduğunu bilmesem de hamile hatunların heyecanını, senin konuyla alakan olmasa bile sürekli bebelerden konuşarak kafa sikmelerini, duygusal iniş-çıkışlar yaşamalarını falan bir yere kadar anlayabiliyorum. nihayetinde hormonların istila ettiği bir dönem. aylarca regl kafası yaşamak gibi falandır diye düşünüyorum. buraya kadar okeyiz.  
bir sürü mutsuz aşk hikayesinin ardından nihayet biriyle nikahı basıp, bir de çocuk peydahlamışsın. kocan çalışıp kazanıyor, sen de karın büyütüyorsun. epey konforlu bir hayat. ama sıkıcı. pek çok sosyal aktiviteye katılamamak, içememek, dağıtamamak, serserilik yapamamak, tüm bunların neticesinde ortamlardan kopmak vs vs. neyse hadi ucunda bir amaç var, katlanıyorsun. ama hergün niye oraya buraya karnını alttan tutarak ve aynı sahte gülümseme ile pozlar koyuyorsun? Bir kere bana karnı o şekil alttan tutmak, kukuyu tutup poz vermek kadar ayıp geliyor. tutmayınca düşüyor mu? ağırlık yapıp rahatsız mı ediyor? yoksa tahmin ettiğim gibi 'baksana, karnım şu kadar daha büyüdü' mesajı mı verilmek isteniyor? eğer öyleyse bence çok çiğ bir davranış.

erkekler bile daha üstten tutuyor bak!


18 Temmuz 2011 Pazartesi

kalabalığa ağlamak

Bu huyumu bu yıl şampiyonluk günü farkettim. kalabalık bende ağlama yapıyor. konunun ne ile ilgili olduğu önemli değil. Fenerbahçe'nin şampiyonluk kutlaması olur, bir nikah olur, düğün olur, konser olur, cenaze olur.. olur da olur. kalabalık olması yeterli.

ama ağlamam için illa ki kalabalığa gerek yok.