Sayfalar

30 Aralık 2009 Çarşamba

Erkekler de yanar, hem de nasıl yanar!

Son zamanlarda kız sohbetlerinde sıkça rastladığım bir konu bu. Kızlar terkedildiklerinde aylarca kendilerini kahrettiklerini ama erkeklerin “abi s.ktir et, bi rakıya çıkarız akşam bişeyciğin kalmaz” modunda çarçabuk toparlandıklarını düşünüyorlar. Ne yaptım ne ettimse de canlı örnek göstermeden (bizzat kendimden) inandıramadım. Ola ki aranızda da benzer düşünceleri olanlar varsa, bir faydam olsun diye aha da buraya yazıyorum:

O işler öyle bi rakıyla, bi gece vur patlasın, çal oynasınla geçmiyor. Scorer çabalar da hem kadın için, hem erkek için nafile. İş kafada bitirmekte. Kadın erkek farketmez, bitiren taraf ilişkiyi resmen devam ediyorken hesapları ufaktan kapatmaya, kendini de kimi bilinçli kimi bilinçsizce bu duruma hazırlamaya başlar genelde. Dolayısıyla sürünmez fazla. Ayrılıktan sonraki kısma daha çabuk adapte olur. Ayrıldıktan bir hafta sonra başka biriyle çıkmaya bile başlayabilir. Terk edilen için çok üzücü tabii. Son zamanlar yalan mıydı, dolan mıydı, ulan ne şerefsizmiş şeklinde uzayıp gidebilir kabullenme süreci. Ama bunun kadınlıklıkla erkeklikle bir ilgisi yok inanın. Hem terkeden, hem terkedilen ve sırf bu durumları daha iyi tahlil etmek, anlamak adına ayrıldıktan sonra da sevgilileriyle görüşmeye devam eden biri olarak söylüyorum. Nasıl siz internetten, ortak arkadaşlardan, şurdan burdan onu takip ediyorsanız emin olun o da sizi aynen takip ediyor. Ayrıldıktan bir hafta sonra başka biriyle çıkmak ya da dağıtmak, yatmak, kalkmak bizde de var. Ortalama bir kadına göre daha maskülen bir yapım olduğunu biliyorum. Ama siz hemcinslerimi de tanıdığımdan söylüyorum.



Tabii size de bir örnek vereceğim inandırıcı olmak adına. Hayatımdaki bir sürü örnekten birini. Dün eski sevgililerimden birinin bu akşam bana evlilik teklif edeceğini öğrendim. Yıllardır kendisini görmüyorum, yılbaşı gecesi beni nasıl bulmayı düşünüyor onu hiç bilmiyorum. Tek bildiğim adamın bunca yıldır beni takıntı halinde heryerlerden takip ettiği, sevgililerimden ayrılmamı beklediği vs vs. (bilgi güvenilir bir kaynaktan geldi)

Mektubuma genelde bilirkişi ama bu sefer bilememiş kişi olan Nazan Öncel'in şarkısıyla son veriyorum:

Erkekler de yanar,
Hem de nasıl yanar!
Yanmak çözüm değil,
İş işten geçince nikah bile paklamaz.
Yatak sadece cila atar!

27 Aralık 2009 Pazar

temizlik

feysbuk çok acımasız. ayrılığın ilk zamanları aklıma geldiği halde ne gözüm yemişti onca fotoğrafı silmekle uğraşmaya, ne de psikolojim müsaitti fotoları öyle uzun uzun karıştırıp tarama yapmaya. ancak üst üste olan birkaç kazadan ve en son dün gece bir arkadaşımın eski sevgiliyle olan bir fotoma "like this" yapmasından sonra artık bir temizlik yapmak farz olmuştu. elim değmişken ve artık acısı da geçmişken spotless minds tadında dip köşe bir temizlik yapayım dedim. Ne çok fotomuz varmış höhh! 1,5 yılın 6 ayını foto çekerek, geri kalan altı ayını da feyse yükleyerek geçirmişiz herhalde. başka bir kazaya mahal vermemek adına ortak tüm arkadaşlarımızı da sileyim dedim ama koca bir pazar gecemi çıtır çıtır yedim böylelikle.

Olsun. Bir sikik Pollyanna olarak yeni yıl için tertemiz bir feysbuk sayfası açtığımı söyleyip mutlu olabilirim. Elime sağlık. Geçmiş olsun. Next year, next one!

25 Aralık 2009 Cuma

siz kendinizi yenilemeden, yeni yıl hiçbirşeyi değiştirmez!


Herkesler yeni yıla hazırlanıyor. Yeni dilekleriyle. Sürekli dilek tutan biri olduğumdan şu günlerde özellikle bu konuyla ilgili bir yoğunluk yaşamıyorum. İsteklerim yılın günlerine yayılmış durumda. Yılbaşına özel tatil programım yok. Evim küçücük olduğu için evimde parti vermiyorum. 2009'a ait iş, gönül meseleleri, kişisel gelişim, maddi durum da dahil olmak üzere tüm hesaplar kapatıldı. Geçtiğimiz yılın getiri götürüsüne baktığımda, en büyük başarımın yalnızlıkla barış imzalam olduğunu gördüm. Basit görünebilir. Ancak sırf yalnız kalmamak adına senelerce kendini oradan oraya atan benim gibi ilgi arsızı biri için büyük bir değişim. Dışarı doğru değil, içeri doğru bir genişleme. Seçicilik. Hayır demeyi öğrenme...


Yılbaşı ile ilgili tek hazırlığım kapıma taktığım çizme oldu. Benim için güzel haberleri olanlar çizmeme bırakabilirler.

böyle bir eldiveniniz olsun istemez misiniz?

Üstteki Emel Sayın pozu. (sosis parmaklarımla bu kadar oluyor) Alttaki MagnetWoman pozu.
Piyasada 45TL olan bu şık eldiven MagnetWoman'dan sadece 25TL'ye.
Not: Kargo ücreti ve yün masrafı size aittir. Ayrıca yanında birşey vermiyoruz.


24 Aralık 2009 Perşembe

hafta içine hafta sonunu sığdırdım


Bugün çaptan düştüğümü hissettim. Eskiden haftanın 4 ila 5 günü dışarı çıkan bir insandım. O kadar yoğun çalışma, onca alkol tüketimi ve uykusuzlukla nasıl başediyormuşum bilemiyorum. "delikanlı" diye buna diyorlar herhalde. Ama hayat bir yerinden alırken başka bir yerinden veriyor. Artık haftanın bir günü ve genellikle hafta sonu çıkıyorum. Bu hafta geleneği bozup Derin Kırmızı Project'i dinlemeye Araf'a gittim. Aslında amaç yeni tango partner adayıyla tanışmaktı ama batı ezgileriyle Balkan müziği yapan bir mekandan çıkışım pek kolay olmuyor. Bir de gruptakilerden biri hocam, bir diğeri öğrencim, bir diğeri yeni partner adayım olunca tüm aralarda çalan tangoyla alakasız abuk sabuk bütün müziklerde tango yapıp tüm mekanın dikkatini benim için son derece keyifli bir çabayla otomatikman çekmiş oldum. Tabii ki insanın totosu kalkıyor. Gelenin gidenin haddi hesabı yok. Yanaşmak için kurs almak istediğini söyleyen tıfıllar şöyle dursun, bütün gece yabancı olduğunu düşündüğüm, sonra yanıma gelip ilk cümlesindeki diksiyon düzgünlüğünden Türk olduğunu anlayıp üzülmediğim yakışıklı genç adamı bir bakışla doğru tespit ettiğim için kendimle gurur duyuyorum. Nasıl tespit ettin derseniz, artık içgüdülerimle hareket ettiğimi söyleyebilirim. Yukardan bakışlar, aşırı özgüvenli tavırlar (gecenin ilerleyen saatlerinde burnunu düşürmeme rağmen sabah msj atmış olması tam beklediğimiz hareketler. ), iyi bir profil vs vs. Diyaloğun başlangıcı
GençAdam: Sandalyemi tutar mısınız? Hemen gelicem.
MagnetWoman: Tabii.
GençAdam: Özür dilerim. Başka bahane bulamadım iletişime geçmek için. Rahatsız etmek istemem.
MagnetWoman: Yok etmedin de sen aslan burcu musun?
GençAdam: 10 Ağustos, evet. Nerden bildin?
(kokusunu alırım diyesim geldi de, neyse:)



Bu arada bir gecede eski sevgilinin iki arkadaşıyla karşılaşmak neyin nesi? Nasıl magnet'im ben? Neleri çekiyorum? İptal iptal iptal!

22 Aralık 2009 Salı

Daniel Stork


Efem kendisi Hollanda Başkonsolosunun yardımcısı. Bu ayki Elle'ye röportaj vermiş. Kareleri görünce "budur!" dedim. Röportajı okuyunca "böyle diplomat olmaz, olsa olsa yürek hoplatan sevgili olur" dedim.

Sadece eski Rus askerlerinin giydiği pelerini bile yeter. Doğan apartmanındaki evinde verdiği temalı partilerden ve Küba'da geçen çocukluk yıllarından ya da yatak odasında tüm eski sevgililerinin yan yana fotolarını sergilemesinden bahsetmiyorum bile!

yazı şortla geçiremesem de, kışı şortla karşıladım.


bunu da buraya bütün bir yaz şort giyemememin ezikliğiyle koyuyorum. Bi de bacaklarım kaslı çıktığı için.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Recep İvedik


Geçen akşam ilk defa şu üzerinde çok konuşulan İvedik'i izledim. İzlerken aklıma gelenlerden şu ana kalanlar:

- Emeğe saygım sonsuz. Ancak en komiği film başlarken akan ekip çalışanları gibi geldi bana. Filmde bir sanat yönetmeninin, kostümcünün vs. olmasına çok güldüm. Sanat grubundan tek ismi anılması gereken İvedik'in kıllarını yapıştıran makyözdür. Haa övünülesi bir iş değildir makyöz için ama iştir. Ben de yaptım bu işleri, bilirkişi olarak söylüyorum.

- Hiç gülmedim diyemem ama öncesinde netten izlediğim birkaç parodisi daha komikti.

- Anlayamadığım herife neden bu kadar saldırdıkları. Sinema denmez yaptığına okey, ama müthiş bir ticari zeka örneğidir. Birilerinin zengin olması mı kızdırıyor sanat camiasını? Cukkayı doldurdu, helal-i hoş olsun. Ben gitmem ama seviliyor halk tarafından. Çeksin üçünü, beşini bu serinin. Daha da çok kazansın. Ben de hiçbir konusu olmayan sanatsal içerikli filmlere gıcığım. Bir arabanın ufuktan kameraya gelişi 5dk. olarak yayınlanır mı yahu? Görüntü yönetmeni her kim olursa olsun. Daral basıyor insana!

-Son iki sevgilimin bir takım manasız (komik olduklarını düşündükleri) jest ve mimiklerinin filmden alıntı olduğunu görmek beni üzdü. Kendim kendimin gözümden düştüm vallahi. Kimlerle takılmışım ben!

görücü usulu partner ayarlamaca

Geçen sabah vapurda eski tango hocamla karşılaştım. Geçen diyaloğu aynen yazıyorum:
Demir: Yaa sana kaç tane partner buldum, bi gelip tanışmadın çocuklarla!
MagnetWoman: Yaa uğraşamıcam şu sıra Demir be!
Demir: Kızım sonra başımın etini yiyosun erkek erkek diye..
MagnetWonman: Tamam bu hafta gelir bakarım bi ara.
........

MagnetWomen: Son bulduğun çocuğun boyu kaç?
Demir: Bilmem, bir seksen vardır herhalde..
MagnetWoman: Ter kokmuyo di mi?
Demir: Ya beraber çalışıyoruz biz, arkadaşım. Kokmuyo merak etme.
MagnetWoman: Kaç yıldır yapıyo?
Demir: 3-4 yıl olmuştur. (sessizce)Magneeet, insanlar bize bakıyo!

Kafamı çevirdiğimde pek doğaldır ki sırada oturan herkes bize bakıyordu tip tip:))Finalde Demir'le kikirdeyerek vapurun üst katına kaçtık tabii ki. Yalnız o vapura hergün biniyorum ve simaen tanıyorum artık pek çok kişiyi. Umarım yanımızda oturan guruptan beni hatırlayan çıkmaz yarın bir gün:))

18 Aralık 2009 Cuma

bakın bakalım bir bluz neler olabiliyor...

gerçekten hemen edinmek istiyorum bir adet.

ama model kızımızın ifadesine bakmayın. orgazm oluyor gibi. onu ayrı bir platformda konuşalım:)

http://www.dkny. com/womens/ cozy_video. html

16 Aralık 2009 Çarşamba



Bedelini umutlarım kadar ağır ödediğim
Binlercesini saklamıştım.
Her gün doğarken hala aynı tazelik,
Batarken aynı yorgunluk içimde,
Ben geçtim, o kaldı;
Küçük yüreğim.

Yıldızları saymak gibi bir şey,
Her gece yeni baştan, en baştan başlamak.
Başın dönse de bulutların arasında dönerken
Devam etmek…
Gün doğana kadar yetiştiremeyeceğini bile bile.

15 Aralık 2009 Salı

bi susun be!

Sinirliyim! Akşama kadar ofiste olacağım bir gün geçiriyorum ne yazık ki. Bu yağışlı havada ne yazık ki diyorum çünkü yaklaşık 3 saattir sekreterimizin çaldığı “Sertap Erener”in “açık adres" adlı son parçasını dinliyoruz ofisçek. Kendisine “yaa Zuhal, adını ver her kim ise bu şahıs, gidip yöresini, yurdunu, anasını, avradını bulacağım” tadında giderek sertleşen espiriler yapsam da kapattıramadım. Nihayet beş dakika önce kapattı. “Oh Allahım huzur” diyecektim ki, çaycımız Emine başladı bu sefer: “yok mu bi haber alan, yok mu bi gören, nerdedir yurdun, nerdedir yöreeeen” Ne çok birilerini arayan, haber kollayan tip varmış. Bir web sitesi mi kursam acep? “her türlü adres, yöre, yurt bulunur; ayı ininde, dayı deresinde basılır, haberi de size hemen yetiştirilir.”

6 Aralık 2009 Pazar

UYKUDAN ÖNCE

Anahtarın kilitte döndüğünü duydu. Aslında hala uyumamış olmasına rağmen ışıklar sönük olduğu için rahatça uyuyor numarası yapabilirdi. Neden hep kendini saklamak zorunda kalıyordu? Hem de kendini bu dünyada en yakın hissettiği kişiden bile. Hiç sevilesi biri değildi ki! Zaten etrafındaki insanların neden onun yanında durmakta bu kadar ısrarcı davrandıklarını da anlayamıyordu. Hak ettiği yaşam bu kadar güzel olmamalıydı.

Yazıktı Yasemin’e. Bunca zor bir hayatı olmasına rağmen nasıl da kıpır kıpırdı. Hep hayatı yaşamak için sabırsızlanan, hep birşeylerden eksik kalmaktan korkan, hep güleryüzlü, hep sabırlı, hep iyimser, hep hep hep hep! Bunun için bütün arkadaşları bu kadar çok seviyorlardı Yasemin’i. Enerjik, çekici, kültürlü ve eğlenceli bir kadındı Yasemin. İnsanlar Yasemin’in neden kendisini tercih ettiğini anlamadıkça, bir yandan suçluluk duygusuna takılıp hayatını Yasemin’e adamak istiyor, başaramayınca da ona pahalı hediyeler alıyordu. Ama diğer yandan da tüm dikkatlerin Yasemin’in üzerinde olması sinirlendiriyordu Müjdat’ı. Aslında içinde ne güzellikler vardı Müjdat’ın. Yasemin de neymiş! Bir susturabilseydi içindeki arada bir uyanan o canavarı aslında çokta sevilesi bir insandı Müjdat.

Dudağının kıyısından öpüldüğünü hissetti. Uyanma numarası için iyi bir bahaneydi:

- Hımmm hoşgeldin. Niye bu kadar geç kaldın? (aslında içinden bu akşam yalnız kalmak için dua ederken, bunu Yasemin’e söyle-ye-memek daha da sinirlendiriyordu O’nu)
- hoş buldum. Çok eğlenceliydi konser. Sonuna kadar izlemek istedim. Sen neler yaptın?
- Bir daha bu kadar gecikme. Çok sıkılıyorum seni beklerken. N’apiyim boş boş televizyona baktım. (hiç gelmemesi geç gelmesinden daha iyidir. Geç gelmesini sevmiyorum. Gecemi bölüyor. Nasıl söyleyebilirim ki bunu O’na kırmadan!?)
- Yalnız kalmak hoşuna gider diye düşünmüştüm. Gelmek istemediğini söyleyince sen... Benim geç gelmem dışında bir sorun olmadığından emin misin tatlım?
- Yoook. Benim çok uykum var Yasemin. Hadi gel yanıma. Bana sarıl, uyuyalım.

Artık kafasının binbeşyüz olmasının da etkisiyle ve daha fazla kırıp dökmekten korkar bir halde bir an önce uykunun güvenli ellerine bırakmak istiyordu kendini Müjdat. Bir günü daha O’na Yasemin’i kaybettirecek bir hareket yapmamış olmanın rahatlığıyla bitirmekti tüm isteği..

Birazdan Yasemin’in elini belinde hissetti. İki eliyle tutup öptü öptü. Şükretti içinden O’nunla olduğu için. Hayatındaki hiçbirşey Yasemin kadar değerli ve keyifli değildi. Çok sevdiği yalnızlığı bile...



Koşar adımlarla merdivenleri çıktı nefes nefese ve anahtarı kilide soktu. Gözetleme deliğinden ışıkların sönük olduğunu görüyordu anahtarı çevirirken. Ne kadar gürültülü bir kilitti bu! Çizmelerini çıkartırken tezgahtaki boş şişeyi gördü ve kültablasını arar oldu gözleri. Oysa ne çok istemişti Müjdat’ı ayık bulup, ballandıra ballandıra ona konseri ve geceyi anlatmayı. Uyuyor gibiydi. Eğilip dudağının kenarından öptü. Bütün dünya Müjdat’ın dudağının bu köşesinde asılıydı sanki. O’nun dokununca halı kılı etkisi yaratan kısa saçlarında gezdirdi elini.

- Hımmm hoşgeldin. Niye bu kadar geç kaldın?
- hoş buldum. Çok eğlenceliydi konser. Sonuna kadar izlemek istedim. Sen neler yaptın? (hoşuna gidiyordu bu küçük kıskançlık belirtileri ama bir yandan da anlayamıyordu Müjdat’ın tam olarak ne beklediğini. Samimi miydi acaba?)
- Bir daha bu kadar gecikme. Çok sıkılıyorum seni beklerken. N’apiyim boş boş televizyona baktım.
- Yalnız kalmak hoşuna gider diye düşünmüştüm. Gelmek istemediğini söyleyince sen... Benim geç gelmem dışında bir sorun olmadığından emin misin tatlım? (hiç görmek istemese gelme derdi diye düşündü. Acaba msn’de birileriyle sohbet falan mı ediyordu yalnızken. Çünkü msn konusunda hala tutuk davranıyordu Müjdat. Gözünden kaçmamıştı Yasemin’in. Ne konuşabilirdi ki? Yasemin de konuşuyordu bütün eski sevgilileriyle. Bu çok insani bir durumdu. Ama Yasemin asla gizlemek zorunda hissetmiyordu msn sohbetlerini. Müjdat bir şekilde hep gizliyordu...)
- Yoook. Benim çok uykum var Yasemin. Hadi gel yanıma sevgilim. Bana sarıl, uyuyalım.

Yasemin banyoda makyajını temizlerken hayatının en gerçek ilişkisini yaşadığını düşünüyordu. Her ne olursa olsun konuşabiliyorlardı ve bu çok kıymetliydi. Müjdat bağımlılıklarından kurtulacaktı mutlaka. Yasemin kurtarmayacaktı O’nu. Kendisi kurtulacaktı. Kimsenin kimsenin içindeki güzellikleri çıkartamayacağını anlamıştı daha önceden Yasemin. Büyük bir problem yoktu aslında. Müjdat yine içmiş, paranoya denizine bırakmıştı bu gece kendini belli ki. İstemese bunca zaman devam eder miydi, bu kadar hayatının merkezi yapar mıydı Yasemin’i? Yine de yarın Müjdat’la konuşacaktı. Konuşulmayan hiçbirşey olmazdı onların arasında.

Yorganı açıp, kendini sıcak yatağa bıraktı. Müjdat’ın beline sarıldı. Yuvarlak göbeğini sıvazladı. Müjdat iki eliyle Yasemin’in elini kendi dudaklarına dayadı. Öptü, öptü.