
Yorum yazmasam da, moda bloglarını takip etmeyi seviyorum. Az önce birinde bir markanın bu yaz jean ağırlıklı olarak sunacağı konseptiyle ilgili bir post okudum ve konu aklıma geldi. Jean giymeyi sevmeyen yoktur sanırım. Genç, yaşlı, çoluk, çombak sadece pantolon olarak değil, denim kumaşını hayatımızın her alanında kullanıyoruz. Özellikle de ağartılmış, bir başka deyişle eskitilmiş olanını.
Geçen gün tvde bir ropörtaj izlerken duydum ilk defa konuyu. İçim acıdı. Jean üreticileri maliyeti düşürmek için 125bin avroluk bir makine almak yerine, ayda 350-400TL’ye sigortasız çalıştırdıkları işçilerle “kumlama” denilen yöntemle jeanlerimizi çok sevdiğimiz popo kısmı orda burada oturmaktan beyazlamış, bacak üstleri ağarmış, hatta isteğe göre biraz iplikleri çıkacak kadar eskimiş hale getiriyorlar. Biz de satın alıyoruz. Biz de bu işte çalışan işçinin kendisi gibi ciğerlerine kumlar saplandığından bu işte çalışan birinin 3 ay ila 2 yıl arası bir sürede acılar içinde öleceğini bilmiyoruz. Hastalığın adı
silikozis. Bir diğer adı kumlama hastalığı. Seramik üretiminde, madenlerde çalışanlarda ve kot taşlayıcılarında görülüyor. Bir maden işçisi 20-30 yıl çalıştıktan sonra bu hastalığa yakalanabiliyorken, bir kot taşlayıcısı için tehlike 3 aydan sonra başlıyor. Üstelik kot taşlayıcısının sigortası yok ve şu an 150’nin üzerinde ölümle cebelleşen kişi olduğu ve tekstil firmalarının hiçbir şekilde tazminat ödemediği söyleniyor. Tedavisi pahalı ve çok zaman olumlu sonuç alınamadığından sevgili Sosyal Sigortalar Kurumumuz, işçi SSK’lı olsa bile zaten masrafları karşılamıyormuş birkaç ay öncesine kadar.

Bu sadece bizim değil tüm 3. dünya ülkelerinin kanayan yarası aslında. Yani durumu sadece kendi ülkemizde iyileştirip, rahatça giymeye devam edemeyiz bu ürünleri. Kaldı ki bu ülkede söylenen neredeyse herşeye şüpheyle yaklaşıyorum. Araştırdığım kadarıyla basında 2 yıl kadar önce başlamış bu konuda uyanışlar. İstiklal Caddesi’ndeki Mavi’nin önünde bir eylem yapılmış. Katillikle suçlanmasının ardından Mavi Jeans’in patronu Sait Akarlılar “Mavi kumlamayı lazerle yapıyor” demiş. Buyurun
tık. Bana inandırıcı gelmedi, siz inanırsınız inanmazsınız bilemem. Ancak bikaç yıl bu işte çalışıp, bu dermansız hastalığa tutulan bir işçinin şu cümlesinin ardından hala taşlanmış kot giyecekseniz, insanlığınızdan şüphe bile etmem!

“para kazanmak için İstanbul’a gelirsin. Birkaç yıl kumlama yapar sonra askere gidersin. Dur derler, sen çürüksün. Sonra köyüne dönüp ölmeyi beklersin. Kumlama hastalığı budur.”