Sayfalar

25 Haziran 2010 Cuma

akşamdan kalma(!)


akşamdan kalma. akşamdan kalma! yok vallahi kalma. Şu ikisinden biri oluyor:

1- kafan  30 kilo gibi kalkıyorsun. ağrının, baş dönmesinin, boğazdaki acının haddi hesabı yok! slow motion hareketler. küçük kıpırtılar bile sana çok büyük geliyor. sonra bir atom kahvaltı, -ki ben genelde nar+portakal koyarım mutlaka içine- bir kahve... ufak ufak saatler ilerledikçe açılıyorsun da açılıyorsun. burun tıkanıklığı için de en iyisi burun deliklerine ve şakaklara vicks sürmektir, bunu da unutmayalım. bu şekilde öğlene kadar arayanlara "yok canım ya ben akşamdan kalmayım zaten. zor duruyorum ayakta, hemen eve gidip yatıcam" dersin. ama sonra saatler ilerledikçe ve bünye normalleştikçe mesai bitiminde "ay hadi eve gitmeyeyim ya" deyiverirsin. bu sabah uyanırken ettiğin küfürlerin dışında güzel olandır.

2- sabah enteresan bir şekilde zımba gibi kalktın. öğleden sonraya kadar hiç sorun yok. ancak öğlen yemeğini yedikten sonra bir rehavet basar. gözler Garfield bakışına bağlar. kısa süreli depresyon durumu olur.
kafanı dayasan uyuyacaksın. bir de yoğunluk olursa her soru sorana yumruk atmak falan istersin. öyle sinir!

anafikir: asla "ne oldum" demiyor, hep "ne olacağım" diyoruz.

1 yorum:

The Dude dedi ki...

uyumak & su icmek tek care bana gore...bir de dus almak bonus...
yok dilinin altina seker meker koyanlar, bir cigaralik saranlar filan da var ama bana biraz batil beliyor bu tip uygulamalar