Sayfalar

26 Eylül 2009 Cumartesi

bol tangolu, enerjili ve büyülü günler!

bunu da buraya file çorap, tango ve kumral kadın sevenler için koyuyorum.

Özlemişim ve unutmamışım tangoyu. Yine kelebek gibi ordan oraya savrulmak başımı döndürdü akşam. Artık yeni başlayan tıfıllara hocalık yapıyor olmakta ayrı bir okşadı tabii egomu. Egomu seviyorum. Okuduğum bir kitaptan sonra egomuzun çocukluğumuzdaki biz olduğunu iyice içime sindirmiş durumdayım. En yabani halimiz. Artık onunla çocuğum gibi konuşuyor, beni takip etmesini sağlıyorum. Şimdi böyle anlatınca çok hastalıklı gibi gelebilir ama aslında iyileştirici egzersizler gerçekten. Kitabı anlayabilecek kapasitede olduğunu düşündüğüm herkese tavsiye ediyorum. Çok basit bir dille yazılmış, en salak insanın bile anlayabileceği tatta bir kitap. Dharma yayınlarınlarından. Aslında içinde bilmediğim birşeyle karşılaşmadım. Ama bazen sahip olduklarımı hatırlatmam gerekiyor kendime. “evrenden torpilim var” bu yüzden güzel geldi. Şimdi arka arkaya yine çekmeye başladım düşündüklerimi. MagnetWoman durumu burdan geliyorJ

Arka arkaya çekmeye başladım dedim ya, senelerdir görmediğim bir an aklımdan geçen insanlar aramaya, çok eskilerden bu enerji durumlarıyla ilgili aldığım notları kutu evimin abuk sabuk bir yerlerinde bulmaya başladım. Acaba kendimizi farkında olmadan tekrarlıyor muyuz? Ya da ben aldığım B12’lere rağmen yaşadığım hafıza problemleri nedeniyle “50 ilk öpücük” teki gibi hergün olmasa da, birkaç mevsimde bir tekrarlıyor muyum kendimi acaba? Bir sevgilim bunu söylemişti. Yaptığı en orjinal şeyleri bile unuttuğum için. “Artık yoruldum ilişki içinde senin dikkatini çekmeye çalışmaktan” Oysa ben ne kadar özgür ve mutluydum. Onun neden böyle çabalar gösterdiğini anlayamamıştım. Ayrıldıktan sonra bile hep içimden geldiği gibi davranmışım. Aylar geçmiş kapısına gidip not yazmıştım.

Eski anlıklarımı okurken –günlük değil, anlık!- kafamdan bugün ve bu geceyle ilgili geçenlere dair bir sayfa buldum. Ve “olsun!” büyülerimin kalpli, kokulu, ama artık biraz solmuş dilek kağıtlarını. Hepsi olmuş. Olması ortalama bir insana göre imkansıza yakın olan şeyler. Ve hepsi gerçekleşmiş. 2007’de “kendi evim olsun” demişim ve şimdi kendi penceremden Bahariye’nin çatılarını seyrediyor olmak sanki çocuksu bir heyecan koydu içime. Bu sabah içime doğan ve eski bir anlığımı açtığımda karşıma çıkan o sayfayı yazmak istiyorum. Ama ondan önce bir “olsun! büyüsü” daha yapıyorum: “canım arkadaşım o heriften boşansın! En kısa zamanda.. OLSUN! OLSUN! OLSUN!”

........

Farkındalık nedir? İnsan aynada yansıyan gözbebeğinin içinden sonsuzluğa akarken bir sürü şeyi farkedebilir, değil mi? Bu kocaman evrende bir noktadan bile daha küçük olduğunu farkedebilir mesela. Ya da küçük diye bir kavramın olmadığını.. Hatta zamanın olmadığını.. Dün, bugün, yarın yoktur belki de? Sadece enerji ile bir kaç saniye önce “kocaman” olarak nitelendirilen evrenleri ele geçirebileceğinin farkına varabilir.

O zaman sadece farkında olunan ya da olunmayan bir enerji ve seçimlerden mi ibarettir herşey? “Güç” kelimesinin sözlük anlamı nedir acaba? İlk aklıma gelen tanımlama şu: “olayları ve gidişatı isteklerin doğrultusunda yönlendirebilme yetisi” (eve gidince hemen TDK’dan bakacağım anlamına) Benim tanımıma göre kim daha güçlüyse, o daha fazla mutlu oluyor hayatta. Herhangi birinin gidişatı istekleri dorultusunda yönlendirebilme yetisi bir diğerinden daha fazlaysa daha çok onun seçimleriyle şekilleniyor hayat. Yani istek artı enerji maddeleşmiş, somutlaşmış oluyor.

Seçimler, istek ve enerji. Şimdi başlıyorum denemeye! Yarın sabah sonucu yazacağım burayaJ

Belki de o kadar da sıkıcı bir insan değilim. Çok seviyorum defterin sayfalarını karıştırıp, kendimi okumayı. O kadar çok labirentler var ki içimde! Belki benim bile henüz geçmediğim yollar vardır labirentlerimde. Bu akşam o geçmediğim yollardan birinden geçeyim ve daha önce görmediğim manzaralı bir yol keşfedeyim içimde. Bu arada “I’m a passenger” çalıyor J

Hiç yorum yok: