Saat sabahın üçü. Bir takım çığlık sesleri geliyor apartmanda birilerinden. Tabii sevişsin insanlar, mutlu olsunlar diyorum kitabımı okurken. Ancak aradan iki saat geçmesine rağmen sesler kesilmiyor. Sevişme de olsa, dövüşme de olsa can dayanmaz! Ancak konduramıyorum birinin böyle dayak yiyebileceğine. Hep pozitif düşünme inadı var ya şu sıra.. Abartmış durumdayım.
Telefonum çalıyor. Ekranda karşı komşumun ismini görünce çığlıkların negatif bir sebebe bağlı olduğunu hissediyorum. "aç kapını lütfen"diyor. Açıyorum. Hiç konuşmadan işaret ederek onun evine buyur ediyor. Direk onun altındaki daireden geliyor sesler. Hayvan kemerle dövüyormuş saatlerdir kızı! Çıldırıyorum. "Neden polisi aramadın" diyorum. Korktuğunu söylüyor. "Normal bir herif değil, anlayıp başıma bela olmasından korktum" diyor. Hemen kendi cebimden155'i çeviriyorum. Sanırım 20. çalmada açılıyor telefon. Durumu izah edip, adresi veriyorum memura. 2 dakika geçmeden bir ekip geliyor ve herifin kapısını çalıyorlar. Evde şiddet uygulandığına dair şikayet aldıklarını ve bayanı görmek istediklerini söylüyorlar. Herif sakin sakin yazıyor senaryoyu: "hasta kendisi, hastaneden yeni çıktı" Memur ısrar ediyor bayanı görmek için. Kız kapıya çıkıyor mecburen. Tabii biz sadece sesleri dinleyebiliyoruz. Kızın durumu nedir göremiyoruz. Şikayetçi olup olmadığını soruyor polis kıza. Kız olmadığını söylüyor ve benim kafamdan aşağı kaynar sular dökülüyor. Ulan ölüyordun gerizekalı! 2 saattir aralıksız kemerle dövülüyor, "n'olur bırak Allah aşkına gideyim!" diye yalvarıyorsun. Ayağına kadar gelen kurtuluşa hayır diyorsun. Bu nasıl bir ilişki? Nasıl bir aşk? Nasıl bir sığınma ihtiyacı ya da nasıl bir kafa?
Müstahak! Size bu dayaklar müstahak. Başka da birşey diyemiyorum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder