Sayfalar

2 Ekim 2009 Cuma




BİR BAŞKA YAPTI BENİ BU EV HALLERİ

Hayatımın hiçbir evresinde bu kadar eve kapandığımı hatırlamıyorum. Hep dışarı çıkmak için bahanelerim olur. Haftada en en az 1 gece dışarıya çıkmak, tüm gün evde olmam gerekse de, bakkalı bahane edip 5-10 dk havalanmak vs vs. Bitmez benim sokaklarla olan iletişimim. Evden çalışmaya başladığım bu bir aylık süreçte hayatımdaki değişiklikler:

- Asla bir sosyalleşme belirtisi yok. Genelde programları ben yaparken şu an arayanlarla da buluşmama, hatta çok görüşmek isteyenleri eve davet etme eğilimindeyim.
- Sprituel durumlarda bir sıçrama söz konusu. Vallahi de yönetiyorum herşeyleri oturduğum yerden. Düşmanlarım çatlasın!
- Kültür patlaması: izlenen film ve okunan kitap sayısında artış söz konusu. Genişleyen hayal dünyası ve giderek daha çok yazma ihtiyacı yaratıyor.
- Evin artık yuva olması. Yeni eşyalar ve düzenlemeler. Yeni işimin ilk maaşını henüz almamış olsam da kendi konforum için harcadım. İkinci maaşımı sıhatim için, üçüncüyü kendi tatilim için... harcama planlarım var. (bknz “en kısa peri masalı”)
- Sürekli yemek yiyorum. Birkaç kilo alıp, yaşamsal tehlike çizgisini geçtim. Birkaç kilo daha alırsam balık etli sıfatına yetişeceğimi umuyorum.

Yaklaşan doğum günüm münasebetiyle düşünüyorum bir yandan da. 30m2’de en fazla kaç kişilik parti yapılır? Aslında doğum günlerimden hep nefret ettim. Ben yaz çocuğu olmalıydım. Güz mevsiminde kutlama yapası gelmiyor ki insanın! Fotolara bakarken bir şey buldum ve bunu doğum günü konsepti içinde sunmak istiyorum. Bu kol, hayatımın en yoğun iş günlerini yaşarken ve şimdiye kadar kendime 1 doğum günü partisi bilem yapmamışken (en fazla bir tane yapmışımdır), sevgilim için kalkıp 50 kişilik sürrrrppprizzzz parti yapan benim totoma mı, yoksa partiyi neden tüm taksim halkı ile değil de 50 kişilik arkadaşlarıyla bir barda organize ettiğimi soran eski sevgiliye mi girsin karar veremedim. Bana girsin bana. Kimsenin suçu, günahı yok. Çünkü ben bunu hep yapıyorm.

Hiç yorum yok: